21 Aralık 2012 Cuma


Bulgurunan tarhana

     
      Geçenlerde işsizlik sigortasıyla ilgili bişeyler okurken aklıma eskiden yaşadığım bir olay geldi. Daha ben 12 yaşındayken babam bir gün pek belli etmemeye çalışsa da morali bozuk eve geldi. İşten çıkarılmış. Bende aksilik o ya Reşat Nuri Güntekin’in ölümsüz eseri gayet ağır bi dili olan sürekli en arkadaki sözlükten kelimelerin anlamına baka baka Yaprak Dökümü’nü okuyorum. Ali Rıza Bey’in işten çıkışı ve ailenin yavaş yavaş parçalandığını okuduğum sıralarda ben de babamın işten çıktığını duydum. Allahtan kitabın 5 sezonluk dizisi daha çekilmemişti o zamanlar. Yoksa psikolojimi Harvard’dan diplomalı psikologlar gelse düzeltemezdi.
      Yine aynı gün içerisinde televizyonda müzik kanallarında birkaç kez  Selda Bağcan’ın söylediği bende çok özel yeri olan ‘Bulgurunan tarhana fakirlik bizden yana ..’  diye sözleri olan türkü çıktı. Müzik gayet hareketli klipte halay falan çekiliyor ama şarkının sözleri günlerce aklımdan çıkmadı.

      Ali Rıza Beyin işten çıkması ailenin parçalanması aynı zamandan benimde babamın işten çıkmasından sonra evde akşam yemeğinde bulgur pilavıyla tarhana çorbası vardı. O zamanlar evdekilere belli etmemiştim ama yaşım küçük olmasına rağmen babamın tekrar iş bulup bulamayacağını, iş bulana kadar ne yapacağımızı  günlerce hatta aylarca düşündüm. Aylarca diyorum çünkü babamın iş bulması 6-7 ay sürdü. Neyse ki iktisadi güvenliğin vasıtalarından olan kıdem tazminatıyla ve ülkemizde de uygulanan işsizlik ödenekleriyle bu durumu atlattık.

      Başımızdan geçen bu olaydan sonra emeklilik yaşının tartışıldığı bu günlerde devlete büyük yük yüklese de erken emekliliği savunanlardanım. Batıyla kıyaslama yapılıyor insanların en verimli olduğu hiçbir tehlikenin olmadığı erkeklerde 43 kadınlarda 38 yaşında emekliliğin yanlış olduğu söyleniyor.

      Babam da işsizken aylarca iş aradı. İşe girdiği ertesi günü emekliliğime ne kadar kaldı diye saymaya başladı. Batıda böyle bir şey yok. Bizdeki bu davranışı doğal karşılıyorum. Çünkü babamın kendi emeğinin karşılığı olan (ne kadar adaletli olduğu tartışılır) ücretten başka bir geliri yok. İşsizlik riskiyle, işten tekrar çıkartılırsam eve ne yemek götüreceğim, tekrar iş bulabilecek miyim sorularıyla, stresiyle yaşamak oldukça zor. Emeklilik yaşı arttırılıyor ama 13-14 yaşından beri çalışanların beden yorgunluğu dikkate alınmıyor. Batıda olduğu gibi bedenen daha fazla yorulduğu işten diğer işe kaydırma uygulanmıyor.

       Bizdeki sorun yabancılardan alıp direk uyguluyoruz sistemleri. Hizmet içi eğitimlere önem vermeden, kültürümüze,  geleneğimize uyup uymadığını değerlendirmeden.

      Oysa ne güzel geleneksel sistemlerimiz var bizim zekat, fitre gibi bunun üzerinden sosyal güvenlik inşa edemez miyiz?



 



 

1 yorum:

  1. Oldukça başarılı bir yazı İrem Hanım. Konu çok önemli. Analiz de oldukça yerinde. Başarılar diliyorum.

    YanıtlaSil